Küçük ve şirin ilçemiz misafirini karşılamanın heyecan ve telaşı içindeydi. İlk defa bir Başbakanın yolu İhsaniye’den geçecekti. Yazılar yazıldı, pankartlar hazırlandı. Masalar yerleştirildi. Kim varsa ilçede parka doluşmuş ve beklemeye başlamıştık. Akşam saatlerinde geldi beklenen misafir. Yetkililer hemen karşılama düzeni aldılar. Başbakan fötr şapkasıyla, sempatik gülümsemesiyle halkı selamlayarak kendisine ayrılan yere doğru ilerledi. Parkın ortasında küçük bir havuz vardı. Kalabalığın içerisinde görünebilmek ve Başbakanı görebilmek için havuzun duvarının üzerine çıkmıştık. Büyüklerimiz elimize bir pankart vermişlerdi. Onu tutuyordum.

         Meydandan kürsü yoktu. Pratik zekasıyla tanıdığımız Başbakan Süleyman Demirel sandalyeye basarak masanın üzerine çıktı ve başladı konuşmaya. Benim tuttuğum pankartta “AYA İLK İNSAN İLÇEMİZE İLK BAŞBAKAN” yazıyordu. 20 Temmuz 1969 önemli bir tarih.Başbakan hemen sekiz on metre uzaklıktaki bu pankartı okuyarak başladı konuşmasına. “Evet bu akşam insanlık aya ilk defa ayak basıyor, ben de Başbakan olarak ilk defa ilçenize geliyorum…” Uzayıp gitti konuşma. Aklımızda ilk cümle kaldı sadece. Neil Armstrong aya ilk defa ayak basarken biz de ilçemizde ilk defa bir Başbakan görüyorduk…

         Aradan tam elli beş yıl geçti. Biz de dün akşam ilk defa uzaya bir Türk gönderdik. Gururluyuz. Geç oldu ama yine de önemli bir adım. Yirmi beş yıl önce televizyonda “Uzay Yolu” adlı bir dizi vardı. Heyecanla, merakla izlerdik. Hayaller kurardık uzaya dair. “Sıradanlaşır mı acaba uzay yolculuğu? Bizden de gidenler olur mu? Biz de uzaya roket fırlatabilir miyiz acaba?” Gerçeklere ulaşmak hayal etmekle başlarmış. Öyle oldu. Alper Gezeravcı uzaya ilk çıkan Türk olarak tarihe geçti. Türk insanını temsilen, bizden biri olarak, hayal ile gerçek arasındaki köprünün ilk geçeni oldu. Arkası gelecek inşallah. Gelmeli.

         Eğer büyük devlet olacaksak, geçmişimizde millet olarak büyük izler bırakmışsak bilim alanındaki başarılarımızla ön plana çıkmalıyız. Güçlü devlet, mutlu millet olacaksak; dünya sahnesinde oyun kurucu olacaksak her alanda varlığımızı hissettirmeliyiz. “Büyük” olmanın yolu budur. Alper Gezeravcıları yapacağımız roketlerle dünyaların keşfine yollamalı gençlerimize örnek olacak, öncü olacak insanlarımızın sayısını çoğaltmalıyız. Hayaller kurmalı ama ayaklarımız da yere basmalı. İlme, ilim adamına değer vermeli; gençlerimizin önünü açmalıyız. Kendimize güvenmeliyiz. Üretmeliyiz. Güçlü olmalıyız. Az laf, çok iş görmeliyiz. Birbirimizle çekişmek yerine daha iyiyi, daha güzeli başarmaya odaklanmalıyız.

         Siyaseti, gerçek mecrasından uzaklaştırmadan, ülkemiz ve milletimiz menfaatleri doğrultusunda yapmalıyız. Kafalar başka çalışabilir, gözler başka görebilir ama yürekler bir vurmalı. Güçlünün bizi sindirmesini istemiyorsak, güçlü olmak istiyorsak çok çalışmalı, üretmeli ve dik durmalıyız. Her alanda başarılar göstermek istiyorsak yeni ve daha çok Alper Gezeravcılar’ın önünü açmalı ve onlara değer vermeliyiz.

         Türk’ün adını, izini uzaya taşıyan bu güzel insanı selamlıyor ve saygılar sunuyorum…