Bugun...


Duygu SARIDAŞ

facebook-paylas
NAFAKA
Tarih: 11-03-2024 11:24:00 Güncelleme: 11-03-2024 15:37:00


Merhaba Sevgili Okurlarım…
Her evlilik büyük umutlarla, aşkla, sevgiyle, “iyi günde kötü günde, hastalıkta,
sağlıkta, bir ömür boyu beraber olma” vaadi ve temennisiyle kurulur. Toplumun kanayan
yarası olan ve küçük yaşta evliliğe zorlanan kız çocuklarımızı buna dahil etmiyorum tabiiki.
Böyle toplumsal zorlamaların ve “ahlak” adı altındaki ahlaksızlıkların yok olduğu ve
kızlarımızın sadece kendi isteği ile, kendi istediği zamanda ve kendi istediği kişi ile
evleneceği, üstelik de bu durumun bir devlet ya da yasa zorlamasıyla yapılmayıp bilinçlenen
toplumun “normali” haline geleceği günlerin çok uzak olmadığını hayal etmek istiyorum..
Konumuza gelecek olursak, her evlilik güzel duygular ve umutlarla kurulsa da,
ekonomik imkansızlıklar ve kaygılar, kültür uyumsuzlukları, hayat görüşü farklılıkları ve
belki de günümüzün yorucu hayat koşulları eşlerin birbirlerine olan tahammül eşiğinin
düşmesine sebep olabiliyor ve bu durumda maalesef boşanma, güzel başlayan bu sürecin
kaçınılmaz sonu haline gelebiliyor. İster taraflardan her ikisinin isterse yalnızca birinin
isteğiyle olmuş olsun, her boşanma eşler için bir çöküştür. Boşanmanın manevi ve maddi
yükünü atlatabilmek için mutlaka bir zaman gerekir. Ancak bir de arada çocuk varsa, hem
eşler için hem de çocuk için bu süreç çok daha yıpratıcı ve adaptasyonu zor bir hal alabilir. Bu
durumda bana kalırsa eşlerin hayatlarına sağlıklı bir zihinle devam edebilmesi için
imkanlarının elverdiği ölçüde psikolojik destek alması çok önemlidir. Ama bunun ötesinde,
müşterek çocuğun da olduğu durumlarda çocuk için pedagojik destek alınması çocuğun ruhsal
gelişimini sağlıklı tamamlayabilmesi ve bu süreci en az etkiyle atlatabilmesi için elzemdir.
Günümüzde psikolog ve psikiyatrist fiyatlarının çoğu kimse için karşılanması zor hale geldiği
ve maalesef sağlıklı bir toplum için herkesin faydalanması gereken psikiyatrik desteğin büyük
çoğunluk için lüks haline geldiği yadsınamaz bir gerçektir. Bu durumda da devlet
hastanelerinin yetişkin, çocuk ve ergen psikiyatrisi için oluşturduğu bölümler de alternatif
olarak düşünülebilir.
Boşanma kararıyla birlikte bize başvuran kişilerden bir kısmı, özellikle boşanma
sebebi aldatma, şiddet vs gibi ağır bir sebepse, henüz karşısındakine olan siniri en üst
seviyede olduğu için boşanmaya bağlı maddi, manevi tazminat ve nafaka isteğinde son derece
sınırsız ve abartılı olabilmektedir. Bir diğer grup ise, ya boşanmak isteyen taraf olmadığı için
ya da bir an önce boşanıp karşı tarafla tüm bağlarını kesmek istediği için hiçbir maddi talepte
bulunmayan, “yeter ki bir an önce bu iş bitsin” düşüncesinde olan kişilerdir. Her iki durumda
da kişilerin isteklerinin ve boşanma sebeplerinin çok iyi anlaşılarak, gerçeğe uygun ve tutarlı
bir çerçevede bu isteklerin değerlendirilmesi ve buna göre yol alınması gerekmektedir.
Nafaka, çoğunlukla boşanmanın beraberinde gelen ve boşanma sebebiyle eskisine
nazaran yoksul duruma düşecek olan kimseye boşanmada karşı tarafa nazaran daha ağır
kusurlu olmaması kaydıyla ödenecek olan paradır. Nafaka kişiye sıkı sıkıya bağlı bir hak
olduğu için başkasına devredilmesi veya ölüm halinde geride kalan mirasçılara geçmesi
mümkün değildir. Nafaka kişinin hayatını sürdürmesi için gereken bir para olduğundan
nafakanın haczedilmesi de mümkün değildir. Aynı zamanda hak kazandığınız nafakanın
tahsili için açacağınız icra takibinde nafaka alacağınız aynı kişiye karşı alacaklı olan diğer
kişilerin alacaklarına nazaran öncelikli konumda olacaktır.

Anlaşmalı bir boşanma söz konusuysa taraflar boşanma protokolü ile nafaka miktarını
ve nafakada uygulanacak yıllık artış miktarını da kararlaştırabilecektir. Bu durumda hakimin
taraflardan her ikisinin de bizzat katılacağı duruşmada tarafları dinledikten sonra ibraz edilen
protokolün hükümlerini uygun bulması halinde nafaka miktarını da kapsayan bu protokolün
maddeleri mahkeme ilamı haline gelecektir.
Taraflar anlaşamamış ve boşanma davası çekişmeli olarak görülüyorsa, bu durumda
taraflarca talep edilmesi halinde nafaka miktarına da hakim günün ekonomik koşulları,
tarafların meslekleri ve gelirleri, paranın satın alma gücü, tarafların başkaca gelirleri olup
olmadığı, varsa çocukların yaşı ve eğitim durumlarını da nazara alarak karar verecektir.
Nafaka türlerini inceleyecek olursak;
Tedbir Nafakası: Hakim henüz boşanma davası devam ederken tarafların barınmaları
ve geçinmeleri gibi sebeplerle, davayı kimin açtığına veya kimin kusurlu olduğuna
bakmaksızın, tarafların gelirlerini esas alarak boşanma sürecinde maddi olarak zor duruma
düşecek olan tarafa diğer tarafça aylık bir miktar para ödenmesine karar verebilir. Bu nafaka
türü tedbir nafakası olarak adlandırılmaktadır. Davanın sonuçlanması ile birlikte tedbir
nafakası yükümlülüğü de ortadan kalkacaktır. Nafaka yükümlüsünün tedbir nafakasını
ödememesi halinde icra takibi yoluyla tahsili mümkündür. Tedbir nafakası dava tarihinden
itibaren işlemeye başlamış sayılabileceği gibi, hakim ara kararında nafakanın başlama tarihini
de belirtebilecektir. Bu durumda hakimin tedbir nafakasına karar verdiği tarihten itibaren
ödenmeyen tedbir nafakaları için yasal faiz işletilebilecektir.
Tedbir nafakası boşanma ile yoksulluğa düşecek taraf lehine olabileceği gibi, müşterek
çocukların barınma, bakım, eğitim masrafları için dava süresince çocukların geçici velayeti
kendisine bırakılmış tarafa ödenmek üzere çocuklar lehine de olabilir. Eğer Mahkemece dava
sonunda yoksulluk ve iştirak nafakalarına hükmedilirse, boşanma kararının kesinleşmesi ile
birlikte tedbir nafakası sona ermeyip şekil değiştirerek yoksulluğa düşecek eş için olan kısmı
yoksulluk nafakasına, çocuklar için olan kısmı ise iştirak nafakasına dönüşecektir.
Yoksulluk Nafakası: Boşanma sonrasında yoksulluğa düşecek olan tarafın diğer
taraftan mali gücü doğrultusunda istediği nafakadır. Mahkemenin bu nafakaya
hükmedebilmesi için taraflarca talep edilmiş olması gerekir. Böyle bir talep bulunmadığı
durumda hakim kendiliğinden nafaka ödenmesine karar veremez.
Yoksulluk nafakasına hükmedilebilmesi için nafaka yükümlüsü olan eşin kusurlu
olması gerekmese de, nafaka isteyen tarafın diğer taraftan daha ağır kusurlu olmaması
gerekmektedir.
Burada aranan yoksulluğa düşme kriteri, kişinin nafaka geliri olmaksızın barınmasını,
beslenmesini ve asgari ölçüdeki bakımını sağlayamayacak olmasıdır. Ancak Yargıtay’ca bu
noktada “yoksulluk” kriterinin değerlendirilmesinde farklı esaslar göz önüne alınmaktadır.
Şöyle ki, hükmedilen nafakanın kişinin evlilik sürecindeki standartlarını tamamen korumasa
dahi, bu standartların aşırı derecede altına düşmesine engel olması gerekmektedir. Bu
durumda elbette kişilerin gelirleri ve sosyal durumları dikkate alınarak bir nafaka
belirlenmelidir. Holding sahibi bir kimsenin boşandığı eşine ödeyeceği nafaka ile asgari
ücretli bir çalışanın ödeyeceği nafakanın aynı olması elbette düşünülemez.

Bu noktada en çok sorulan sorulardan birisi SGK’lı olarak işe girince nafakanın kesilip
kesilmeyeceğidir. Nafakanın mantığı esas alındığında bu durumun somut olay özelinde
değerlendirilmesi ve işe giren kişinin hayat standartlarının çalışıyor olmasına rağmen
boşanma öncesindeki durumuna kıyasla zedelenmiş olup olmadığına bakılmalıdır. Örneğin
ülke çapında tanınan ve kamuya mal olmuş bir kimsenin eski eşinin asgari ücretli bir işe
girerek eski standartlarına ulaşamayacağı aşikardır. Bu durumda pek tabii nafakanın
kesilmemesi gerekmektedir. Ancak Mahkemeler önüne gelen somut uyuşmazlıklarda genelde
maddi gelirleri birbirine yakın olan eşler arasında görülen davalarda çalışan eş lehine
yoksulluk nafakasına hükmedildiğine rastlanmamaktadır.
İştirak Nafakası: Boşanma sonucu çocukların velayeti kendisine bırakılmamış olan
eşin çocukların velayeti kendisine bırakılmış olan eşe çocukların bakımı, beslenmesi, eğitimi
için ödediği nafakadır. İştirak nafakası kamu düzeninden olduğu için talep edilmese dahi
hakim nafakaya karar verebilmektedir. İştirak nafakasının da yine çocukların evlilik birliğinde
sahip olduğu yaşam şartları, okul durumu, varsa gittikleri kurslar, sosyal aktiviteler, servis,
okul yemek ücreti gibi yan masraflar ve kişisel harcamaları göz önüne alınarak, anne ve
babanın gelir durumuna göre belirlenmesi gerekmektedir.
İştirak nafakası çocukların ergin olmasıyla son bulmakla birlikte, eğitim durumlarına
göre devam etmesi de mümkündür.
Nafakaya hükmedilmesinin üzerinden belirli bir zaman geçmesi halinde, ülkenin
değişen ekonomik koşulları, çocukların yaşlarının büyümesi, okul durumlarının değişmesi,
yeni masrafların ortaya çıkması gibi sebeplerle Mahkemeye başvurulduğunda hakim nafaka
miktarının arttırılmasına karar verebilir. Boşanma kararının kesinleşmesinden sonra nafaka
miktarının değiştirilmesi için kanunda öngörülmüş bir süre sınırı bulunmayıp, hakim nafaka
miktarındaki değişikliğin yerinde olup olmadığını her somut olay özelinde, değişiklik talep
etme sebeplerinin geçerliliğine göre değerlendirecektir.
Nafaka yükümlüsünün ödemekle yükümlü olduğu nafakayı ödememesi halinde
boşanma kararına dayanarak icra takibi yoluyla gerek aylık nafakanın gerekse ödenmeyerek
birikmiş nafakanın tahsili sağlanabilir. Bunun yanında nafaka alacaklısının şikayeti halinde
nafaka borcunu ödemeyen kişi aleyhine 3 aya kadar tazyik hapsine de karar verilebilir.
Boşanma elbette hayatın bir gerçeği olup, bazı durumlarda eşler ve çocuklar açısından
evliliğin devamından daha sağlıklı olabilir. Ancak yukarıda da bahsettiğimiz gibi,
boşanmadan etkilenmemiş sağlıklı nesillerin devamı için boşanma sonrasında eşlerin
birbirlerine ve çocuklarına karşı yükümlülüklerini yerine getirerek birbirlerine olan saygısını
koruyabilmesi zaruridir.
Hepinize iyi haftalar dilerim.
Haftaya görüşmek üzere, adaletle kalın..



Bu yazı 2043 defa okunmuştur.

FACEBOOK YORUM
Yorum

YAZARIN DİĞER YAZILARI

YAZARLAR
ÇOK OKUNAN HABERLER
  • BUGÜN
  • BU HAFTA
  • BU AY
SON YORUMLANANLAR
  • HABERLER
  • VİDEOLAR
HABER ARŞİVİ
GAZETEMİZ

Web sitemize nasıl ulaştınız?


nöbetçi eczaneler
HABER ARA
Bizi Takip Edin :
Facebook Twitter Google Youtube RSS
YUKARI