İstanbul’a her gittiğimizde Sultanahmet Camisi mutlaka uğradığımız bir yer olmuştur. Seksenli yıllar, muhteşem yapının içerisine girer girmez pamuk gibi yumuşacık bir ses karşıladı bizi. Vaaz kürsüsünde nur yüzlü bir piri fani ders veriyor. Gönül insanı olduğu her halinden belli. Alışılmışın dışında, yüksek perdeden değil; gönülden konuşuyor, gönüllere hitap ediyor Gönenli Mehmet Efendi. Yaklaştık kürsüye daha yakından görmek için bu güzel insanı.
Vaazın sonuna doğru söylediği sözler hala aklımdadır. “Kardeşlerim, camiye girerken bir hanım kardeşimiz ağlayarak benden bir ricada bulundu. ‘Hocam benim bir evladım var, sıkıntılı, problemleri var. Cuma vakti cemaatle beraber bizim için dua eder misiniz?’ dedi. Cuma vaktinin içinde duaların kabul olduğu bir an vardır. Gelin bu kardeşimiz için dua edelim! ...” diyerek ağlaya ağlaya dua etti. Cemaat de “Âmin!” dedi. Hutbe okunduktan sonra imamlık da yaptı. On beş yaşındaki bir çocuğun sesi gibi ince ve güzel bir ses. İçim ısındı.
1901 yılında Gönen’de dünyaya gelen ReisülKurra Gönenli Mehmet Efendi ilk tahsilini Gönen’de yapmış, daha sonra İstanbul’a gelerek Serezli Ahmet Şükrü Efendi’den ders ve icazet almıştır. İmam-Hatip okulunu bitirdikten sonra memleketine dönmüş ve Gönen Merkez Camii’nde imamlık yapmış, askerliğini yaptıktan sonra tekrar İstanbul’a dönmüştür. 1950 yılından itibaren Sultanahmet Camii’nde yirmi sekiz yıl imamlık yapmıştır.
Gönenli Mehmet Efendi hem görev yaptığı camilerde hem de diğer camilerde vaizlik ve Kur’an Kursu hocalığı da yaparak insanlara faydalı hizmet yapma düşüncesiyle, anlayışı ile yaşamıştır. Doksan yıllık ömrü boyunca kendinden ziyade başkalarını düşünmüş, başkalarına yardım için çırpınmıştır adeta. Anadolu’dan İstanbul’a Kur’an eğitimi için gelen öğrencilere kalacakları yer bulur, harçlıklarını verir, onları gözetir ve her türlü ihtiyaçlarını giderirdi. Hatta çamaşırlarını dahi evine götürür, yıkatır ve temizletirdi.
Zor yılların Kur’an hadimleri arasında en ön sıralardaydı. Yazılı bir eseri yoktur ama binlerce öğrenci yetiştirmiştir. Hayatı boyunca Kur’an’ı öğretmekten geri durmayan bir mücadele adamı olmuştur. 1943’te Denizli’de bu sebeple Said Nursi ile birlikte zincire vurularak tutuklanmış ve cezaevine atılmıştır. Cezaevi müdürü “Hoca sen iyi bir adama benziyorsun, seni problemsiz bir koğuşa verelim. Zahmet çekme!” demiş. Gönenli hoca itiraz etmiş. “Hayır, bilakis beni en ağır suçluların bulunduğu koğuşa verin.” demiş. Kendi isteği ile canilerin bulunduğu, kavgası, gürültüsü eksik olmayan, zor bir koğuşa vermişler.
Gönenli hoca “Selamünaleyküm” demiş ve girmiş koğuşa. Kendisine gösterilen yere oturduktan sonra elini kulağına atmış, başlamış ilahi söylemeye.
Kahrın da hoş, lütfun da hoş
Senden gayri her şeyler boş,
Senden özge her şeyler boş.
Gelse celalinden cefa,
Yoksa cemalinden sefa
Her ikisi bana şifa,
Kahrın da hoş, lütfun da hoş
Senden gayrı her şeyler boş.
Derviş Mehmet sana kuldur,
İsterağlat, ister güldür,
İster yaşat, ister öldür,
Kahrın da hoş, lütfun da hoş,
Senden gayri her şeyler boş.
Koğuşa girdiğinde kendisine yaban yaban bakan mahkumlar hocanın etrafına toplanmış, koğuşun en kabadayısı: “Sen göklerden mi indin baba! Seni bize Allah gönderdi. Bundan gayrı sen bizim başımızın tacı, gönlümüzün ilacısın!” demiş ve koğuştakilere: “Çökün len!” diye seslenmiş ve o günden sonra hoca katillere, canilere Kur’an’ı ve imanı anlatmaya başlamış. Bütün koğuş hocanın talebesi oluvermiş. Koğuşun atmosferi değişmiş, azılı katiller imana gelmiş, Kur’an öğrenmeye başlamış. Hatta belli bir süre sonra cezasını bitiren sekiz kişi Denizli çevresindeki camilerde burada öğrendiği bilgilerle imamlık yapmaya başlamışlar. Kavgalar, gürültüler bitmiş; cezaevi koğuşu, Gönenli Hoca sayesinde dershaneye dönüşmüş. Hoca koğuşun en değerlisi, vazgeçilmezi olmuştur.
Gönenli Mehmet Efendi kadınların eğitimine de önem vermiş, ömrünün sonuna kadar elinden geldiğince irşada devam etmiştir. Doksanlı yaşlara geldiğinde bile koltuklarına girilerek yürüdüğü halde vaazlara ara vermemiş, eşi “Efendi, zorlanıyorsun bak, artık bıraksan!” dediğinde. “Olsun! Belki anlatmadığım bir şey kalmıştır.” diyerek eğitimden vaz geçmemiştir. Diğergâm olmak, ömrünü başkalarının faydasına harcamak böyle bir şey olsa gerek.Örnek bir şahsiyet.
ReisülKurra, kurra hafızların reisi; hadislere göre Peygamberimizin izin verdiği yedi kıraat ve on rivayet üzerine Kur’an’ı Kerim’i okumayı bilen kişilerin başı demek. ReisülKurra Gönenli Mehmet Efendi 1991 yılında İstanbul’da vefat etti. Fatih Camii’de kendisinden sonra ReisülKurra olan Abdurrahman Gürses’in kıldırdığı cenaze namazına binlerce kişi katılmış, sevgisini, saygısını ifade ederek son görevlerini yapmışlardır.
Allah rahmet eylesin, mekânı cennet olsun inşallah. Rabbimiz böyle güzel insanları eksik etmesin ülkemizden. Saygıyla.